ATLAS JOURNAL, cilt.4, sa.10, ss.649-655, 2018 (Hakemli Dergi)
Modern anlamda ilk olarak Almond’un ortaya koyduğu, daha sonra Verba ile birlikte geliştirdikleri siyasi kültür tanımlamalarına baktığımızda, bireylerin siyasete dair yönelimlerini ve tavır alışlarını belirleyen bir kavram olduğu görülmektedir. Alanda hâkim olan bu öznelci yaklaşıma paralel olarak, konu üzerindeki araştırmalar da çoğunlukla anket metodu kullanılarak kitle siyasi kültürü konusunda olmuştur. Üzerinde çok daha az çalışma olan ‘’seçkin’’ siyasi kültürü ise, ilk olarak Putnam tarafından kavramlaştırılmış ve çalışmada profesyonel siyasetçiler, yani Meclis Üyeleri, seçkin olarak alınmıştır. Bu noktada Pye’ın önemle vurguladığı, seçkin siyasi kültürü üzerine çalışabilmek için, kitleninkinden farklı olarak, seçkinlerin “ideoloji”lerine odaklanılması önermesinin altını çizmek gerekir. Putnam da bu önermeleri izleyerek çalışmasında seçkinlerin ideolojik özelliklerine odaklanmış ve anket metodu yerine mülakat / röportaj tekniğini kullanarak seçkinlerin siyasi kültürlerinin temel öğelerini ortaya koymaya çalışmıştır. Ancak; Putnam’ın kullandığı metotla Tucker’ın işaret ettiği “ideal siyasi kültür” özelliklerinin ortaya konabileceği açıktır. Bu eksikliğin giderilebilmesi, yani “gerçek siyasi kültür” özelliklerine ulaşabilmek için seçkinlerin parlamentolardaki “sözel davranışlarının” söz konusu kavramlaştırmaya dâhil edilerek ideolojilerine odaklanmak, anket ve mülakat tekniklerinin gerçekleştirildiği ortamlar göz önüne alındığında, çok daha tutarlı görünmektedir.