Efe Akademi Yayınevi, İstanbul, 2025
Günümüz küresel sağlık sistemleri; demografik değişimler, kronik hastalıkların artışı, kaynak yetersizlikleri, hastanelerin karmaşık yapıları, dijitalleşme beklentileri ve uluslararası rekabet gibi faktörlerin etkisiyle kapsamlı bir değişim içindedir. Bu değişim, sağlık kuruluşlarını sadece hizmet sunumunu artırmaya değil, aynı zamanda bu hizmetleri daha verimli, kaliteli, erişilebilir ve sürdürülebilir kılmaya zorlamaktadır. Bu durum, sağlık yöneticilerini esnek yapılanmalara ve stratejik yönetim metotlarına sevk etmektedir. Dış kaynak kullanımı (DKK), tam da bu noktada, maliyet etkinliği ve hizmet kalitesi bakımından stratejik bir değer kazanarak sağlık hizmetlerinde giderek yaygınlaşan bir yönetim modeli olarak öne çıkmaktadır. DKK, sağlık kuruluşlarının asıl misyonları olan tanı, tedavi ve bakım süreçlerine odaklanmasına olanak tanırken, uzmanlık gerektiren veya maliyetli olan çeşitli klinik ve idari hizmetlerin dış sağlayıcılara devredilmesini mümkün kılar. Temizlik, güvenlik, yemek gibi operasyonel hizmetlerden; laboratuvar, görüntüleme, bilişim teknolojileri ve tele-sağlık gibi daha kritik alanlara kadar uzanan bu geniş uygulama yelpazesi, sağlık hizmet sunumunu hem işlevsel hem de stratejik olarak yeniden yapılandırmıştır. Elbette bu model her zaman sorunsuz değildir; hizmet kalitesindeki kontrol kaybı ihtimali, sağlayıcıya bağımlılık, veri güvenliği riskleri ve karmaşık sözleşme yönetimi gibi unsurlar, literatürde sıklıkla tartışılan ve dikkatle yönetilmesi gereken zorluklardır. Bu kitap, dış kaynak kullanımını yalnızca bir maliyet düşürme aracı olarak görmekten öte stratejik yönetim, inovasyon, dijitalleşme, kalite ve sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiren çok boyutlu bir olgu olarak ele almaktadır. Bu yaklaşımla eser, teorik temellerden başlayıp uygulama sahalarına, sektörel örneklere ve gelecekteki eğilimlere uzanan bütüncül bir bakış açısı sunmaktadır. Kitabın ilk bölümü, dış kaynak kullanımının kavramsal ve kuramsal altyapısını sunarak okura güçlü bir teorik zemin hazırlamaktadır. Takip eden bölümlerde, DKK'nin sağlık sektöründeki klinik ve idari hizmetlere yansımaları incelenmekte ve hastanelerdeki somut uygulama modelleri örneklerle ele alınmaktadır. Uygulamalardaki bu çeşitlilik, sağlık yöneticilerinin karar süreçlerinin ne denli kritik ve hassas olduğunu göstermektedir. 3Eserde, DKK’nin avantaj ve dezavantajları ile karar alma süreçlerinde gözetilmesi gereken stratejik ölçütler detaylıca analiz edilmektedir. Bu sayede okuyucuya hem kuramsal hem de yönetsel bir rehberlik sunulmaktadır. Ayrıca, tele-sağlık, uzaktan hizmetler, sağlık turizmi ve uluslararası hasta hareketliliği gibi sağlık sisteminin dönüşümünde önemi artan alanların DKK ile nasıl kesiştiği de aydınlatılmaktadır. Kitap bu yönüyle küreselleşme, dijitalleşme ve artan mobilite ile genişleyen yeni hizmet modellerinin anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır. Son bölümde ise DKK'nin geleceğine dair yenilikçi yaklaşımlar; dijital sağlık teknolojilerinin, kamu-özel iş birliklerinin, yapay zekânın ve veri güvenliğinin rolü üzerinden ulusal ve uluslararası düzeyde stratejik öngörüler paylaşılmaktadır. Böylece eser, mevcut durumu analiz etmekle yetinmeyip, geleceğin sağlık yönetimine dair güçlü perspektifler sunmaktadır. Bu kitabın hazırlanmasında emeği geçen tüm bölüm yazarlarına, akademik katkıları ve özverili çalışmaları için en içten teşekkürlerimi sunarım. Bu eserin; araştırmacılar, sağlık yöneticileri, politika yapıcılar ve öğrenciler için temel bir başvuru kaynağı olacağına inanıyorum. Sağlık hizmetlerinde dış kaynak kullanımına ilişkin bilgi dağarcığını zenginleştirerek, daha nitelikli, erişilebilir ve sürdürülebilir bir sağlık sistemi hedefimize katkı sunmasını temenni ediyorum. Bu çalışmanın, sağlık sektörünün dönüşümünü aydınlatacak yeni araştırmalara ilham vermesi dileğiyle… Saygılarımla,