Hukukun Güncel Sorunları Sempozyumu - IV, Ankara, Türkiye, 7 - 08 Kasım 2023, ss.159-162, (Özet Bildiri)
Ceza hukuku öğretisinde, olayın gelişiminde öngörülen ile maddi dünyada ortaya çıkanı gelişim arasındaki farktan doğan hataya sapma denir. Öğretide isabette hata olarak da adlandırılabilen sapma, kusurluluğu kaldıran nedenlerden biridir.[1]Sapma, hatadan farklıdır. Hata hem iradenin oluşum sürecini hem de iradenin gerçekleştirilme sürecini etkiler. Buna karşın sapmada, irade sağlıklı şekilde ortaya çıkıp netice farklı bir biçimde gerçekleşmektedir. Üç tür sapma söz konusudur: Hedefte sapma, suçta sapma, nedensellik bağında sapma. Hedefte sapma; ya failin yetersizliği ya da fail tarafından yeteneğinin gereği gibi kullanılamaması veya başka herhangi bir sebepten dolayı, hareketin, gerçekleştirilmesi hedeflenen suç konusu üzerinde değil, başka bir konu üzerinde gerçekleşmesi halidir. Hedefte sapma durumunda, hata yoktur. Nitekim, burada sapan, yalnızca failin hareketidir. Diğer bir ifadeyle failin iradesinde bir sapma söz konusu değildir. Hedefte sapma, tek sonuçlu hedefte sapma ve çok sonuçlu hedefte sapma olarak olarak gerçekleşebilmektedir. Suçta sapma, bir suçun işlenmesi sırasında araçların hatalı kullanılmasından ya da sair bir nedenden ötürü ortaya çıkan sonucun gerçekleşmesi istenen suçtan farklı bir suça sebep olmasıdır. Nedensellik bağında sapma ise, öngörülmeyen ve istenmeyen bir nedensel sürecin varlığına rağmen; istenen sonucun meydana gelmesidir.
Sapma halinde irade sağlıklı olarak ortaya çıkmakta ancak yapılan hareket ya kastedilen neticeyi değil ya da kastedilen netice ile birlikte bir başka neticeyi de gerçekleştirmektir. 765 sayılı mülga Kanun sapmayı şahısta hata olarak 52. maddede düzenlemişti. Söz konusu hüküm “Bir kimse bir hata veya sair bir arıza yüzünden cürmü kast ettiği şahıstan başka bir şahsın zararına işlemiş olursa cürümden zarar gören kimsenin sıfatından neşet eden ve cezayı şiddetlendiren esbap faile tahmil olunmaz. Belki cürüm kast olunan şahsa karşı işlenmiş gibi telakki olunarak fail, cürmün tazammu edebileceği esbabı muhaffefeden istifade eder.” şeklinde düzenlenmekteydi. Ancak fail hareketi sonucunda bir kişiyi öldürür ve başka bir kişiyi de yaralarsa ya da mala zarar verme gibi başka bir suç ortaya çıkarsa bu durumda çift neticeli ya da çok sonuçlu sapma söz konusu olmaktadır. Mülga Kanun çok sonuçlu sapma kurumunu düzenlememiştir. Öğretide bu durumlarda kast kuralı geçerlidir.
Yürürlükteki 5237 sayılı Kanun’da sapma kurumuna ilişkin herhangi bir düzenleyici madde bulunmamaktadır. Sapma kurumu, 5237 sayılı Kanun’un ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler bölümündeki hata kurumunun düzenlendiği 30. maddenin gerekçesinde[2] yer almaktadır. Söz konusu gerekçede sapmanın, suçların içtimaı ve özellikle fikri içtima kurumu ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Fikri içtima kurumunun düzenlendiği 44. maddenin gerekçesinde de sapma halinde failin tek bir fiiliyle birden fazla suç işlemesi durumunda fikri içtima hükümlerinin uygulanması gerektiğinden söz edilmiştir.[3] Ancak bu çözüm yolu isabetli değildir. Suçların içtimaı kurumları sapma hallerinde uygulanmaya kabil kurumlar değildirler. Sapma hallerinde, failin sorumluluğu kast kuralına göre belirlenmelidir. Maddenin gerekçesine göre sapma kurumu ile suçların içtimaında yer alan kurumlar arasında ilişki kurulmaya çalışılacak olursa, suçların içtimaı kurumlarından kanuni düzenlemeye göre karşımıza çıkan ilk kurum Kanun’un 42. maddesinde düzenlenen bileşik suçtur[4]. Ancak bileşik suçun, sapma kurumu ile herhangi bir bağlantısının olmadığı apaçık ortadadır[5].
Kanun’un 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç ile sapma arasında bağlantı kurulmaya çalışacak olursa anılan hükmün 1. fıkrasında belirtilen “bir suç işleme kararı” ve “bir kişiye” koşulları sapma bakımından gerçekleşmemektedir. Dolayısıyla sapma halinde zincirleme suç hükümleri de uygulanamaz. Nitekim 43. maddenin son fıkrasında kasten öldürme ve kasten yaralama suçları bakımından da zincirleme suç hükümlerinin uygulanamaz[6]. Ancak bazı yazarlar[7], Kanun’un 43/2 hükmünün, uygulanma yasağı bulunan suçlar haricindeki suçlarda, failin lehine olarak yapılacak bir yorum ile çok neticeli sapma hallerinde, neticelerin aynı nitelikte olması durumunda uygulanması gerektiğini savunmaktadırlar.
Sapmanın, Kanun’un 44. maddesinde düzenlenmiş olan fikri içtima[8] kurumu ile olan ilişkisinde ise öğretide görüş birliği sağlanmamıştır. Somut bir olayda fikri içtima kurumunun uygulanabilmesi için, failin tek bir fiili ile birden fazla ve farklı suçu işlemesi gerekir. Öğretideki tartışmanın kaynağı 44. maddede zikredilen fiil ifadesine terim olarak verilen farklı anlamlardır. Diğer bir ifadeyle, hangi koşullar altında fiil tekliğinden bahsedildiği meselesi fikri içtimanın uygulanması açısından farklı görüşleri ortaya çıkarmaktadır[9]. Fiil, suçun maddi unsuru olarak ele alındığında ve fiilin tekliği için neticeyi esas alan görüş kabul edildiğinde, sapma halinde birden fazla netice bulunduğundan fikri içtima hükümleri uygulanamaz[10]. Öğretide ‘fiil’ kelimesinin, ‘netice’ anlamında kullanıldığını savunan yazarlar mevcuttur. Ancak isabetli olduğu düşünülen, netice sayısının fiil sayısını belirlediği görüş esas alındığında, sapma halinde ortaya birden çok netice çıktığından fikri içtima hükümleri uygulanamaz. Yürürlükteki Türk Ceza Kanunu’nun 30. maddesinin gerekçesinde her ne kadar sapma hallerinde suçların içtimaı kurallarının uygulanacağı belirtilse de bu durum suçların içtimaı kurumlarının yapısına uygun değildir. Sapma hallerinde, failin sorumluluğu kast kuralına göre belirlenmelidir. İşbu çalışmada da sapma kurumu ve çeşitleri açıklanarak, sapma hallerinde failin sorumluluğun nasıl belirleneceği Yargıtay uygulaması ile de karşılaştırılarak değerlendirilecektir.
[1] Hafızoğulları, Zeki. - Özen, Muharrem. Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Tıpkı Basım 11. Baskı, US-A Yayıncılık: Ankara, Ekim 2018, s. 300.
[2] Gerekçe: “Keza, hedefte sapma hâli ile ilgili olarak bu madde kapsamında düzenleme yapılmasına gerek görülmemiştir. Çünkü hedefte sapma hâlinde bir hata söz konusu değildir. Bu durumda suçların içtimaı hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gereken bir sorun söz konusudur. Nitekim, uygulamada da hedefte sapma, suçların içtimaı ve özellikle fikri içtima bağlamında ele alınmaktadır.”
[3] Gerekçe: “Gerek doktrinde gerek uygulamamızda, hedefte sapma durumunda da fikri içtima hükmünün uygulanması gerektiği konusundaki görüş hâkimdir. Bu nedenle, kanuni düzenlemede hedefte sapmanın şahısta yanılma ile birlikte değerlendirilmesinden vazgeçilmiştir. Örneğin bir kişiyi yaralamak için fırlatılan sopa, mağduru yaraladıktan sonra veya mağdura isabet etmeden vitrin camına çarparak kırılmasına neden olabilir. Bu durumda, sopa fırlatma fiiliyle hem tamamlanmış veya teşebbüs aşamasında kalmış kasten yaralama suçu hem de başkasının malına zarar verme suçu işlenmiş olmaktadır. Aynı şekilde, bir kişiyi öldürmek için ateşlenen silâhtan çıkan kurşun, mağdura isabet etmeden duvara çarpması nedeniyle sekerek bir başkasının ölümüne veya yaralanmasına neden olabilir. Bu durumda, hedeflenen kişi açısından kasten öldürme suçu teşebbüs aşamasında kalmıştır; ancak, sekme sonucunda ölümüne veya yaralanmasına neden olunan kişi açısından ise, taksirle öldürme veya taksirle yaralama suçu işlenmiş olmaktadır. Bu gibi durumlarda kişi işlediği bir fiille birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olmaktadır ve bu suçlardan en ağır cezayı gerektireni ile cezalandırılmasıyla yetinilmelidir.”
[4] “Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.”
[5] Toroslu, Nevzat. – Toroslu, Haluk. Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, 2021, 279.; Güngör, Devrim. Ceza Hukukunda Fiil Üzerinde Hata. Yayımlanmış Doktora Tezi, AÜSBE, 2006, s. 94.
[6] Toroslu – Toroslu, s. 280.; Güngör, s. 94.
[7] İçel, Kayıhan – Evik, Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, C.II, İstanbul 2007, s. 223-224.; Özbek, Veli Özer - Kanbur, Nihat – Bacaksız, Pınar – Doğan, Koray – Tepe, İlker, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2010, s. 414 – 415.
[8] “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.”
[9] Öntan, Yaprak. Ceza Hukukunda Davranış ve Netice, AÜSBE, Yayımlanmış Doktora Tezi, s. 320.
[10] Hafızoğulları – Özen, s. 300.; İçel – Evik, s. 224.
The error that occurs when there is a difference between the development of the predicted event and the development of what actually occurs is called aberratio (or aberratio ictus) in teaching. Aberrratio is different from error. Error affects not only the formation of the will, but also the process of the realization of the will. On the other hand, in aberratio, the will emerges in a healthy way and the result is realized in a different way. There are three types of aberratio: aberratio in the target, aberratio in the crime, aberratio in the causal link. What will be the responsibility of the perpetrator in cases of aberratio should be determined according to the fault of the perpetrator. Although it is stated in the justification of Article 30 of the current Turkish Penal Code that in cases of aberratio, the rules of association of crimes will be applied, this situation is not suitable for the structure of the social institutions of crimes. In this study, these problems will be discussed.