Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, cilt.27, sa.1, ss.109-139, 2025 (Hakemli Dergi)
Ölüm, insan yaşamının bir parçası olarak küçük yaşlardan itibaren farkındalığı kazanılan kimi zaman korku kimi zaman zorunlu ve sağlıklı bir kabul edişle içselleştirilen bir gerçektir. Dehşet Yönetim Kuramı (DYK), ölümün kaçınılmaz ve öngörülemez olmasının insanlarda psikolojik çatışma yarattığını ve bu çatışmanın sebep olduğu korku ile baş edebilmek adına sembolik de olsa ölümsüzlüğe ulaşılmaya çalışıldığını öne süren bir yaklaşımdır. Araştırmalar, ölümlülüğün belirginliği uyarıldığında cinsiyetler arası kimi farklılıkların olduğunu göstermektedir. Bu durum, erkekliklerin ölüm karşısındaki tutumlarını ve sembolik ölümsüzlük arayışında başvurdukları mekanizmaların neler olduğu konusunda bir merak uyandırmaktadır. Özellikle hegemonik erkeklik tanımlaması dahilinde sıklıkla vurgulanan özellikler dolayısıyla erkekliğin ispatlanması ya da kazanılan erkekliğin kaybedilmemesi adına riskli eylemlerde bulunulabilmektedir. Bu, bir yönüyle erkekliğin ispatı veya kaybedilme korkusunu içinde barındırırken bir yönüyle de erkeklerin (özellikle hegemonik ve bir yönüyle suç ortağı) üstesinden gelmeye çalıştıkları korkularıdır. Bu çalışmada DYK çerçevesinde erkekliklerin ölüm karşısındaki tutumları, konuyla bağlantılı ulusal ve uluslararası güncel literatür bilgileri ışığında değerlendirilmiş ve yazarın toplumsal cinsiyet ve eleştirel erkeklik çalışmaları odağındaki geçmiş çalışmalarında geliştirdiği görüşlerine dayalı analizlerle ele alınmıştır. Ayrıca çalışmada ölüm, DYK bileşenleri çerçevesinde iki anlamda ele alınmaktadır. İlki bildiğimiz gerçek anlamda yaşamsal fonksiyonların bütünüyle son bulması, ikincisi ise eril toplumsal yapı tarafından kurgulanan toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı erkeklik rollerinin yerine getirilememesi ya da “yeterince” yerine getirilmemesi sonrası toplumsal hayatta yaşanan “erkeklik kaybı”nın neden olduğu metaforik ölüm halidir. Amaç, biyolojik ölüm karşısında erkeklerin nasıl bir tutum izlediğine dair genel bir çerçeve sunabilmek ve daha özelde ölüm karşısında erkeğin sembolik olarak hayatta kalma isteği ile toplumsal gerçeklik içinde erkekliğinin de hayatta kalma zorunluluğu arasında yaşadığı karmaşayı gözler önüne sermektir.
Death is a reality that is internalized with sometimes fear and sometimes obligatory
and healthy acceptance, as a part of human life that is gained awareness from an early age.
Terror Management Theory (TMT) is an approach that suggests that the inevitability and
unpredictability of death creates psychological conflict in humans and that they try to reach
immortality, even if symbolic, in order to cope with the fear caused by this conflict. The
researches show that there are some gender differences when mortality salience is triggered.
This situation arouses curiosity about the attitudes of masculinities towards death and the
mechanisms they resort to in their symbolic immortality quest. In this study, the attitudes of
masculinities towards death within the framework of TMT are evaluated in the light of current
national and international literature on the subject and analyzed based on the author's views
developed in her past studies on gender and critical masculinity studies. In addition, in the
study, death is analyzed in two senses within the framework of TMT components. The first
one is the complete cessation of vital functions in the real sense that we know, and the second
one is the state of metaphorical death caused by the ‘loss of masculinity’ experienced in social
life after the inability or ‘insufficient’ fulfilment of masculinity roles based on gender
inequality constructed by the masculine social structure. The aim is to present a general
framework on how men behave in the face of biological death, and more specifically to reveal
the confusion between the man's desire to survive symbolically in the face of death and the
necessity of his masculinity to survive in social reality.