Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2024
In this study, the religious politics during the Second Menderes Government Period between 1951-1954, which constitutes the brightest period of the “religious Menderes”, which maintains its currency in the heart of the Turkish nation, has been examined by presenting it as it is. During the preparation of the thesis, about the religious policies of the government and the opposition; archive records, Parliamentary Minutes, news published in the press of the period, memories, as well as research works studied on the subject examined were used. Since the center of gravity of the subject is “Religious Politics”, the approaches to religion of different segments in Türkiye were determined in the period examined. In this direction, it has been seen that the practices related to religion in Türkiye before the Menderes governments were referred to as “reactionary” under the name of “laicism”. It has been determined that the dominance of people with a secularist and Kemalist structure in all units of the state and in the press and publications in Türkiye before the Menderes government continued throughout the Menderes governments. Therefore, it has been seen that citizens who want to live their religious life freely continue to live with the treatment they were subjected to before the Menderes government. However, it has been determined that Menderes’s hopeful words and actions about freedom of religion, especially after they came to power, created excitement both among the public and in the conservative press.
Although it used secularism in his discourses until the Democratic
Party came to power after its establishment in 1946, it was seen that
he did not openly mention religious freedoms for fear of being closed
down. After its establishment in 1946, the Democratic Party until it
came to power; although it used laicism in his discourses, it was seen
that he did not explicitly mention religious freedoms for fear of being
closed down. Instead, it has been determined that concepts such as
“freedom of conscience” and “human rights” are emphasized. After the
transition to the multi-party system in Republican Türkiye, the Turkish
people brought the Democrats to power with the first democratic
elections in 1950. However, due to the fact that the founders of the
Democratic Party are from the People’s Party, it has been observed that
the Democrats, especially under the leadership of Celal Bayar, maintain
the impression that they will never compromise on secularism. It was
observed that Menderes, on the other hand, did not continue his positive
approach towards religious people and freedom of religion in the first
months of his rule, especially after the Malatya Event. In fact, after
the aforementioned event, it was seen that Menderes took actions to
prove that he was most loyal to the republican reforms, Atatürk and
secularism. In this process, it has been determined that those who want
to live their religion freely among the people are treated as “reactionist”
just like before. Despite all this, the people in the examined period;
It has been observed that he did not turn to parties such as the Nation
Party and the Islamic Democrat Party, which attach more importance to
religious freedom. It has been determined that the reason for this is that
the parties mentioned against the CHP are not strong and the people do
not believe that they have the possibility of taking power. Therefore,
past experiences have caused the people to continue their loyalty and
support to the Democrats against the CHP.
Bu çalışmada, Türk milletinin kalbindeki güncelliğini koruyan
“dindar Menderes”in en parlak dönemini oluşturan (1951-1954 yılları
arasında) İkinci Menderes Hükûmeti Dönemi’nde din siyaseti ile ilgili yaşananlar, olduğu gibi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmanın
hazırlanması sırasında iktidar ile muhalefetin din politikaları ile ilgili
arşiv belgeleri, Meclis tutanakları, dönemin basınında yayımlanan haberler, hatıralar olmak üzere birincil kaynaklardan ve incelenen konu
ile ilgili tetkik eserlerden yararlanılmıştır. Çalışmanın ağırlık merkezinin “Din Siyaseti” olması dolayısıyla incelenen dönemde Türkiye’de
farklı kesimlerin dine yaklaşımlarının tespiti yapılmaya çalışılmıştır.
Menderes iktidarı öncesi Türkiye’de devletin tüm birimlerinde ve basın-yayında etkili kişilerin hâkimiyetinin Menderes iktidarları boyunca
da devam ettiği anlaşılmaktadır. Hâlbuki özellikle iktidara gelmelerinin
hemen ardından Menderes’in din hürriyeti ile ilgili umut verici sözleri
ve muameleleri hem halk arasında hem de muhafazakâr basında heyecan oluşturmuştu. Ancak dinini özgürce yaşamak isteyen vatandaşlar,
daha önce olduğu gibi Menderes iktidarı boyunca da din konusunda
benzer sıkıntıları yaşamıştır.
Demokrat Partinin 1946’da kuruluşundan iktidar olana kadarki
söylemlerinde, kapatılma korkusuyla dinî özgürlüklere pek değinmediği, bunun yerine “vicdan hürriyeti”, “insan hakları” gibi kavramların üzerinde durduğu görülmüştür. Cumhuriyet Türkiye’sinde çok partili
hayata geçişin ardından 1950’deki ilk demokratik seçimlerle halk, Demokratları iktidara getirmiştir. Bunun en büyük sebebi ise Türk halkının, Halk Partisi vasıtasıyla maruz kaldığı maddi ve manevi sıkıntıları
daha fazla yaşamak istememesidir. Ancak Demokrat Partinin kurucularının Halk Partisi kökenli olmasının da etkisiyle özellikle Celal Bayar
liderliğinde Demokratların, laiklikten asla taviz vermeyecekleri izlenimini sürdürdükleri görülmüştür. Menderes’in ise iktidarının ilk aylarındaki dindarlara ve din hürriyetine yönelik olumlu yaklaşımını özellikle
1952 Malatya Hadisesi sonrasında devam ettirmediği anlaşılmaktadır.
Hatta bahsi geçen hadise sonrası Menderes’in cumhuriyet inkılaplarına,
Atatürk’e ve laikliğe en fazla kendisinin bağlı olduğunu ispat etmeye
yönelik icraatlarının olduğu da görülmektedir. Bu süreçte dinini özgürce yaşamak isteyen bazı kimseler, bir bakıma önceki dönemde olduğu
gibi “mürteci” muamelesi görmüştür. Tüm bunlara rağmen incelenen
dönemdeki halkın, dinî hürriyete daha fazla önem atfeden Millet Partisi, İslam Demokrat Partisi gibi partilere yönelmediği de görülmektedir. Bunun sebebinin ise CHP’nin karşısında bahsi geçen partilerin
güçlü olmaması ve iktidara gelebilme ihtimallerine halkın inanmaması
gösterilebilir. Dolayısıyla geçmiş tecrübeler ve yaşanmışlıklar, halkın
CHP’ye karşı Demokratlara olan bağlılığının ve desteğinin devam etmesine neden olmuştur, denilebilir.