Tefsir Kâidelerinin Rivayet Kaynaklı Tefsir İhtilaflarını Çözümlemedeki Yeterlilik Problemi


Yetkin V.

Tefsir Araştırmaları Dergisi, cilt.9, sa.1, ss.1-30, 2025 (Hakemli Dergi) identifier

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 9 Sayı: 1
  • Basım Tarihi: 2025
  • Doi Numarası: 10.31121/tader.1641022
  • Dergi Adı: Tefsir Araştırmaları Dergisi
  • Derginin Tarandığı İndeksler: Academic Search Premier, Central & Eastern European Academic Source (CEEAS), TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.1-30
  • Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Tefsir ilminde ihtilaf konusu genellikle ya tenevvü ihtilafı kapsamında değerlendirilerek farklı görüşlerin bir arada telif edilmesiyle ya da tercihe gidilerek çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu yaklaşımların temelinde, âyetlere dair farklı rivayetlerin değerlendirilmesinde bağlam, nüzul bilgisi, metin içi tutarlılık ve lafzın delaleti gibi unsurları esas alan çeşitli tercih kaideleri yer almaktadır. Ancak bu kaidelerin, özellikle Hz. Peygamber, sahabe ve tâbiûndan gelen rivayetlerdeki farklılıkları açıklamakta her zaman yeterli bir açıklayıcılık gücüne sahip olmadığı görülmektedir. Çünkü bu tür rivayetlerde, aynı âyetin farklı zamanlarda farklı durumlarla ilişkilendirilerek yorumlandığı ve bu yorumların yalnızca bir tercihle veya tek bir mananın telifiyle sınırlandırılamayacak kadar anlam zenginliği taşıdığı fark edilmektedir. Bu çalışmada, tercih kaidelerinin açıklamakta yetersiz kaldığı rivayet ihtilafları, Hz. Peygamber’in tebyin uygulamalarında görülen bağlam ve anlam genişletme yöntemi ekseninde yeniden ele alınmıştır. Araştırmada, Hz. Peygamber’in bir âyeti nüzul bağlamına uygun şekilde açıklamasının yanında, aynı âyeti farklı zaman ve olaylarla ilişkilendirerek yeniden yorumlaması; sahabe ve tâbiûnun da benzer biçimde âyetleri yaşadıkları şartlara göre anlamlandırmaları örnekler üzerinden analiz edilmiştir. Bu durum, âyetlerin durağan bir anlam yapısına sahip olmadığını, aksine dönemin dinî-sosyal ihtiyaçları çerçevesinde farklı anlam katmanlarına bürünebildiğini göstermektedir. Bu bağlamda tebyin yöntemini esas alan yaklaşım, rivayetleri sadece tercih veya telif konusu yapmadan, onların hangi tarihî, sosyal veya amelî bağlamda ortaya çıktığını incelemeyi esas alır. Böylece rivayet ihtilafları, bir çelişki değil, Kur’an’ın yorum zenginliğini ortaya koyan yapıcı bir çoğulluk olarak değerlendirilir. Sonuç olarak, bu çalışma, tercih kaidelerinin sabit yorum sınırlarını aşmak adına bağlam genişletici bir yaklaşımın gerekliliğini vurgulamakta ve özellikle rivayet temelli tefsir ihtilaflarının değerlendirilmesinde bütüncül bir metodoloji sunmaktadır.
In the science of tafsir (Qur’anic exegesis), the issue of interpretative disagreement (ikhtilāf) has traditionally been addressed either by classifying differing views under the category of tanawwuʿ (variety of expression) and reconciling them, or by selecting one preferred interpretation through specific evaluative principles. These approaches are often based on exegetical criteria such as textual context (siyāq-sibāq), information about the verse’s occasion of revelation (asbāb al-nuzūl), intratextual consistency, and the indication of the wording (dalāla). However, these criteria often prove insufficient in explaining differences in narrations, particularly those attributed to the Prophet Muhammad, his companions (sahaba), and the successors (tābiʿūn). This is because such narrations reveal that the same verse was interpreted in relation to different circumstances at different times, reflecting a richness of meaning that cannot be confined to a single preferred interpretation or a harmonized singular meaning. This article reconsiders such cases of interpretive disagreement by focusing on the tabyīn method, which centers on the Prophet’s interpretive practice of expanding the semantic scope of verses according to new contextual realities. Through examples, it analyzes how the Prophet sometimes explained a verse in accordance with its immediate context and at other times reinterpreted it in light of later developments. Similarly, the companions and tābiʿūn recontextualized Qur’anic verses based on their own historical and social realities. The tabyīn method thus shifts the emphasis from rigid preference or reconciliation to exploring the semantic potential of each narration within its contextual background. As such, these narrations should not be viewed as contradictions but as reflections of the Qur'an’s interpretative richness. In conclusion, this study advocates a more inclusive and dynamic exegetical approach that reconsiders traditional preference principles and proposes tabyīn as a complementary methodology—especially valuable in understanding the nature of early narrative disagreements in Qur’anic interpretation.