Contrary Fatwas to Ẓāhir al-Riwāya and Their Justifications


Creative Commons License

Atan Ö. F.

İHYA Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi, vol.10, no.2, pp.591-612, 2024 (Peer-Reviewed Journal)

Abstract

In the process of institutionalization of fiḳh, the initially given rulings were accepted as the basis for fatwas, and some of these rulings have changed according to evolving conditions. This situation is seen to be more pronounced in the Ḥanafi school, where the views of the founding jurists are considered a primary source for fatwas, though some of these views have been evaluated as being specific to their time. To express the principle of what is considered the basis for fatwas, the concept of ẓāhir al-riwāya has been used, and adherence to it has been emphasized as mandatory. Therefore, it has been stressed that fatwas should not be issued contrary to ẓāhir al-riwāya without justification. Among the justifications for such deviations are reasons like customary practices, necessity, ease, caution, and general calamities, which have led to different fatwas being issued. Thus, it has been observed that varying opinions are adopted considering societal and contextual conditions over time. Consequently, while ẓāhir al-riwāya fatwas are primarily used, other views have also been consulted based on specific reasons. This study will examine the views in the Ḥanafi school that, although contrary to ẓāhir al-riwāya, are accepted as the basis for fatwas. These views will be illustrated with examples from secondary issues, and the reasons for these views will be explained without restricting the scope to any specific period or topic.

Dinamik bir bilim dalı olan fıkıh, toplumun ihtiyaçları için çeşitli çözümler üretmiştir. Fıkhın kurumsallaşma sürecinde ilkin verilen bu hükümler, fetvâya esas kabul edilmiştir. Ancak değişen şartlar muvacehesinde bunların bir kısmının değiştiği müşahede edilmiştir. Bu durumun Hanefî mezhebinde daha fazla olduğu görülmüş ve kurucu fakîhlerin görüşleri fetvâda birinci derecede kaynak kabul edilmekle beraber, bunların bir kısmının dönemsel olduğu değerlendirilmiştir. Bu görüşlerden ilkesel olarak fetvâya esas olanı ifade etmek için zâhirü’r-rivâye kavramı kullanılmış ve buna uymanın zorunluluğu belirtilmiştir. Bundan dolayı herhangi bir gerekçe olmadan zâhirü’r-rivâyeye aykırı fetvâ verilmemesi gerektiği ve ihtiyaç halinde bu görüşlerin dışında bir hüküm vazedilebileceği vurgulanmıştır. Bu gerekçelerin başında örf, zarûret, kolaylık, ihtiyât ve umûm-i belvâ gibi birçok sebep zikredilmiş ve bundan ötürü farklı fetvâlar verilmiştir. Böylece zamana göre değişiklik arz eden toplumsal ve dönemsel şartlar dikkate alınarak farklı görüşlerin benimsendiği müşahede edilmiştir. Bundan dolayı birinci derecede zâhirü’r-rivâye fetvâları esas alınmakla beraber, diğer görüşlere de belli bir sebebe dayanarak müracaat edilmiştir. Böylelikle mezhep içi görüşlerden birinin tercih edilmesi bir yana, yeni bir görüş veya ihtiyaç halinde mezhep dışı görüşlere de başvurulmuştur. Bu çalışmamızda Hanefî mezhebinde zâhirü’r-rivâyeye aykırı olmakla beraber, fetvâya esas kabul edilen görüşler işlenecektir. Dönem ve konu sınırlaması olmadan bu görüşlerin gerekçesi belirtilerek, buna dair ferî meselelerle örneklendirilecektir.